18 Aralık 2010 Cumartesi

Anavatan Dönemi Türkiye Ekonomisi

ANAVATAN PARTİSİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİ 1983-1991

1970’li yılların sonunda ithal ikameci büyüme modeli tıkanmış, döviz ihtiyacı had safhaya gelmiştir.
Krize giren ekonominin önünü açmak ve yapısal problemler ortadan kaldırmak maksadıyla 24 Ocak 1980’de yürürlüğe konulan kararlar ana hatlarıyla şu alanları kapsıyordu:
Fiyatları serbestleştirmek
Devletin ekonomiye doğrudan katılımını ve kontrollerini ortadan kaldırmak
Bütçe açıkları ve enflasyonist politikalardan kaçınmak
Korumacı politikaları terk ederek ulusal ekonomiyi kalite ve rekabet açısından dünyaya açmak
Kısaca 24 Ocak kararları, dışa açık, iyi işleyen bir piyasa ekonomisi modeliyle toplumun refah seviyesini yükseltmek hedefini taşıyordu

Bu politikaların yürürlüğe konulmasında özellikle Kasım 1979 ile 1991 yılları arasında Turgut Özal önemli bir aktör idi.
Özal, liberal görüşleriyle temayüz etmiş bir lider olarak ekonomik rasyonelliğin gerektirdiği politikaları yerine getirdiği söylenebilir.

TURGUT ÖZAL
1927-1993
Başbakanlık dönemi
13.12.1983-21.12.1987
21.12.1987-09.11.1989

1927 yılında Malatya’da doğdu. İTÜ elektrik mühendisliği’nden 1950 yılında mezun oldu. DPT kuruluşunda çalıştı.
1967 yılında DPT müsteşarı oldu.
24 Ocak kararlarının mimarı olarak görev yaptı.
Bülent Ulusu hükümetinde ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi.
1983 yılında Anavatan Partisi’ni kurdu. Aynı yıl seçimler sonucu başbakan oldu.
1989 yılında 8. cumhurbaşkanı olarak göreve geldi.
Cumhurbaşkanlığı devam ederken 17 Nisan 1993 tarihinde hayatını kaybetti.

ÖNEMLİ EKONOMİK OLAYLARI
Yıllık ortalama % 5 büyüme gerçekleşti
Toplu Konut fonu, Sosyal yardımlaşam fonu gibi bütçe dışı fon uygulamaları artı.
Ödemeler dengesinde düzelme ve ihracat artışı gerçekleşti
TL konvertibl hale geldi (1989)
KDV uygulamasına geçildi
AB’ye tam üyelik başvurusu gerçekleşti
KİT’lerin özelleştirilmesine yönelik girişimde bulunuldu. Önemli sayılacak özelleştirmede bulunulamadı.
Önceki dönemlere oranla yüksek reel faiz ödemeleri gerçekleşti
Büyük şehirlere göç sonucu ve daralan sübvansiyonlar nedeniyle tarım sektörü küçülmeye devam etti.


ANAP’IN İKTİSAT POLİTİKALARINDA HEDEFİ
6 Kasım 1983 seçimleriyle iktidara gelen Anavatan Partisi Hükümeti’nin (I. Anavatan Hükümeti) iktisat politikalarında başlıca hedefi 24 Ocak kararlarının daha etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak oldu.
Buna yönelik olarak ANAP Hükümetleri döneminde çeşitli reformlar adım adım yürürlüğe konulmaya devam etmiştir.

ANAP Hükümetleri dönemi
I. Özal Hükümeti Dönemi: 13.12.1983-21.12.1987
II. Özal Hükümeti Dönemi: 21.12.1987- 09.11.1989
Akbulut Hükümeti Dönemi:09.11.1989-23.06.1991
I. Yılmaz Hükümeti Dönemi:23.06.1991-20.11.1991

I. ÖZAL HÜKÜMETİ DÖNEMİ: 1983-1987
- Büyüme ve Sektörel Gelişme
Hükümet programında iktisadi gelişmenin hızlandırılması ifadesi yer almaktadır.
Programda tasarrufların ve kaynakların verimli ve süratli bir şekilde kullanımıyla yatırım ve üretim artışının geliştirilmesi hedeflenmektedir.
İktisadi kalkınmada devletin düzenleyici rolü vurgulanmaktadır
Devletin ticaret ve sanayiye prensip olarak girmemesi esas kabul edilmiştir.

Sanayi sektörü I. Özal Hükümeti Programında en hızlı gelişme potansiyeline sahip sektör olarak vurgulanmaktadır.
Sanayileşmede hedef modern ve gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak idi.
İTHAL İKAMECİ BÜYÜME MODELİ yerine İHRACATA YÖNELİK SANAYİLEŞME POLİTİKALARININ yürütülmesi öngörülmektedir.
Maliyetleri önemli oranda tüketiciye yükleten ve ihracat yeteneği olmayan bir sanayi yapısının en kısa sürede ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

Sanayileşmede yapısal değişikliklere gidilmesi şart olarak ileri sürülmektedir.
Ürün kalitesi ve fiyatlar açısından dünya pazarlarında rekabet edebilir malların üretilmesi sanayileşmede başlıca hedef olarak belirtilmiştir.
Aşırı sübvansiyonlar, ithalat yasaklamaları ve yüksek gümrük hadleri yerli sanayinin gelişmesini engelleyeceğinden koruma düzeyini makul seviyelerde olması gerektiği vurgulanmıştır.

Hükümet programında tarım sektörü konusunda şunlara yer verilmiştir: hayvancılık ve tohum üretiminin her yönüyle geliştirilmesi, zirai kredinin artırılması, çiftçilerin gelirlerinin yükseltilmesi, ihracata yönelik zirai üretimin artırılması, tarım desteklemelerinde üreticiye ödemelerin zamanında yapılması, gübre tarım aletleri ve ilaçları konusundaki yatırımların teşvik edilmesi.

Hizmet sektörü açısından değerlendirildiğinde, bu sektörün geliştirilmesinin işsizliği en kısa zamanda çözecek yolların başında geldiği anlaşılmaktadır.
Turizm sektörünün geliştirilmesinin önemine vurgu yapılmaktadır.
Bankacılığın ve sigortacılığın geliştirilmesine ve serbest bölgelerin kurulmasına önem verilmektedir.

GSMH, dönem boyunca büyüme, düzensiz bir seyir izlemektedir. Dönem genelinde yüksek büyüme oranları gerçekleşmiştir. 1984 yılından itibaren ekonomide daha yüksek büyüme performansı gerçekleşmiştir.
Bunun sebebi iç ve dış talep genişlemesidir.
Dünya ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler Türk ekonomisini pozitif bir şekilde etkilemiştir.
İthalatın ve ihracatın artması, dış kredilerin kullanılması ekonomiye canlılık kazandırmıştır.

Büyüme oranları;
 Tarım sektöründe düşük düzeyde seyretmiştir. 1983-85 döneminde bu sektör kısmen küçülmüştür. Sektörde sübvansiyonların kesilmesi sektöür olumsuz etkilemiştir.
Sanayi sektöründe dönem genelinde yüksek sayılacak büyüme rakamlarına ulaşılmıştır. 1984’de % 10.5, 1986’da % 13.1’dir.
Hizmetler sektöründe de büyüme gerçekleşmiştir.
1987 yılında büyüme % 13.2 gerçekleşmiştir.

GSMH Sektör Hasılalarının Büyüme Oranları (Sabit Fiyatlarla, %)


1985 yılında Bankalar kanunun yenilenmesi ile Türk bankalarının dışa açılması ve yabancıların ülkeye gelmesi kolaylaşmıştır.
Bu dönemde devlet iç borç senetlerinin ihale yolu ile satışı sonucu kamu finansman açıklarının önemli bir bölümü para ve sermaye piyasalarından karşılanmaya başlanmış, MB kaynaklarına başvurular azalmıştır.
1986 yılında İMKB, Bankalar arası Para Piyasası, Döviz Piyasası, TMSF kurulmuştur.
Leasing Kanunu kabul edilmiştir

Fiyat İstikrarı
Fiyat istikrarı ekonominin diğer parametrelerine etkisi gereği üzerinde durulması gereken bir konudur
1970’li yılların başından itibaren Türkiye’de görülmeye başlanan fiyat artışları ülkede gelir dağılımını sabit gelirlilerin aleyhine değiştirmiştir.
Reel ücretlerin artmaması sonucu dar gelirlilerin durumu sürekli bozulmuştur.
Ücret ve maaşla geçinenlerin alım güçlerindeki kayıplar mal ve hizmetlere yerli talebin azalmasına neden olmuştur.
ANAP parti programında enflasyonun en düşük seviyelerde tutulması ve fiyat istikrarının sağlanması iktisat politikalarının esasları arasında sayılmıştır.

6 Kasım 1983 ANAP seçim beyannamesinde enflasyonun düşürülmesinin başlıca iktisadi hedefler arasında yer aldığı ve bu konuyla mücadelede kararlı olunduğu ifade edilmektedir.

Yine I. Özal Hükümet programında: İlk hedefimiz aşırı enflasyonu kontrol altına alarak dar gelirlinin belini büken pahalılığı önlemek için fiyat artışlarını yavaşlatmaktır  denilmektedir.






İktidarın ilk yılında altyapı harcamalarındaki hızlı artışla birlikte fiyatlarda gözlenen yükselişten sonra takip eden iki yılda oldukça iyi mesafeler alınmış olsa da 1987 yılı genel seçimleri sebebiyle yeniden istikrar bozulmuştur.
SEBEP
1980’li yıllarda görülen fiyat istikrarsızlıklarının bir yandan yapısal özelliklerden kaynaklanmış, diğer yandan uygulanan iktisat politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Bu yapısal özellikler;
Üretim yapısı, üretimin artırılmasında zorluklar, hammadde ve ara malların elde edilmesindeki zorluklar, kar oranlarının yüksekliği, fiyatların aşağı yönde yapışkan olması, yeni müteşebbislerin piyasa girmesinin önündeki engeller, tekel benzeri uygulamalar sayılabilir.
Önemli düzeyde seyreden dış krediler ithalatın önünü açmış, kapasite kullanım oranlarını artırmış, maliyetleri aşağı çekmiştir.
Ancak dış kredi akımı dönemin sonlarına doğru dış borç stoğunu artırmış ve bunun sonucu ana para ve faiz ödemeleri enflasyonun tekrar büyümesinde önemli bir rol oynamıştır.
Kamu altyapı yatırımlarındaki hızlı artış, bütçe dışı fonlar, KİT’lerin fiyat politikaları, uygulan kur politikaları, KDV ve diğer vergiler, maliyetleri yukarı çekmiştir.
Önemli bir nokta da talep kaynaklı enflasyonun meydana gelmesidir. Piyasa ekonomisine yeni geçilmiş, tüketim kalıpları değişmiş ve tüketim artmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder